Her yaz olduğu gibi bu yaz da oğlum Bora’nın Almanya’da yaşayan dedesi ve anneannesiyle daha iyi vakit geçirebilmesi ve Almanca birkaç kelime kapabilmesi için Hamburg’da yazın önemli bir bölümünü geçirdi.Ben bu tatilin 2.yarısına katıldıktan sonra eşime (Vildan) Almanya civarında bir yere birkaç gün kaçıp seyahat edelim dediğimde Vildan hiç düşünmeden İsviçre demişti bile. Çünkü şimdiye kadar Avrupa’da hemen hemen her ülkeyi gezmiş ancak İsviçre’ye gitmemiştik.
Benim gözümde İsviçre kış aylarında gidilecek bir destinasyon gibi duruyor ve Almanya’nın Kuzeyinde olan Hamburg’a uzak olması (800 Km) sebebiyle de Bora ile seyahat etmek gözümü korkutuyordu . Ancak Vildan oraya gitmeyi çok istiyordu.
Gitmeden önce kısa bir araştırma yaptık ve İsviçre’nin şehirlerinden çok köylerinde vakit geçirmeye karar verdik. Bunu özellikle ben istiyordum çünkü İstanbul’un monoton şehir yaşamında büyüyen Bora’nın köy yaşamını da görmesini çok istiyordum.
Araba ile gitmeye karar verdik ve öğleden sonra Hamburg’dan çıkıp gece Zürih’e vardık.Huduttan girerken otoban parası olarak 40 Frank ödeyip,bize arabanın camına yapıştırabileceğimiz ve İsviçre’nin otobanlarını kullanabileceğimiz bir sticker verdiler . Bununla tüm İsviçre’yi dolaşabiliyorsunuz , ancak ben hiçbir yerde gişe vs bir şey görmedim,o da ayrı 🙂
O gece Zürih’te kaldıktan sonra sabah şehri gezip, sırasıyla Luzern,İnterlaken,Lungern,Lauterbrunnen,Mürren ve Oeschinensee’e geçip , Bora arıza çıkarmazsa İtalya sınırında ki Zermatt’a gidip Hamburg’a geri dönecektik.
Cumartesi sabah otelden çıkış yapıp Zürih’i gezmeye başladığımızda Cumartesi olmasına rağmen şehirde her yerin kapalı olduğunu gördük ve şaşırdık. Sonradan anladık ki bağımsızlık bayramıymış ve biz de o günü seçmişiz 🙂 Neyse zaten burada çok vakit harcamayacaktık .
Zürih 3 saatte gezebileceğiniz kadar kompakt bir şehir.Şehri ortadan ikiye ayıran nehrin her 2 yakasını da yorulmadan gezebilirsiniz . Ayrıca şehrin tepelerinde harika parklar var ; harika fotoğraflar çekebilir,çocuğunuzla seyahat ediyorsanız ona çok güzel vakit geçirtebilirsiniz.
Nehrin yanındaki caddenin paralelindeki sokaklara mutlaka girmenizi tavsiye ederim . Tarihi binalar var ve çok güzeller. Bahnhoff Strasse ise lüks mağaza ve cafelerin bulunduğu bir cadde . Ancak bizim buraya geliş amacımız bu tarz yerler olmadığı için orada pek vakit harcamadık.
Zürih’te benim dikkatimi çeken şey bir hayli pahalı bir şehir olması idi . Cafe Latte 5,5 Frank , normal bir fast food menü 11 Frank,normal bir restaurant’ta oturduğunuzda ise 20-25 frank tek bir çeşit yemek için ödeyebiliyorsunuz. ( 1 Frank – 2.9 TL).Ayrıca su da çok pahalı ancak şunu söylemek lazım ; İsviçre’nin her tarafında görkemli çeşmeler var ve bunlar dağlardan gelen temiz kaynak suları . Dolayısıyla herkes su şişesini elinde taşıyor ve oradan dolduruyor ve biz de öyle yaptık.
Zürih gezisi bittikten sonra sırada 70 km mesafede ki Luzern vardı . Öğleden sonra Luzern’e vardık. Buranın da büyük bir gölün çevresine kurulmuş , tarihi binaların olduğu güzel bir şehir olduğunu farkettik . Ancak burada çok fazlasayıda turist vardı ; Zürih’ten çok çok fazla. Özellikle Uzak Doğulu ve Arap turistleri her yerde görmek mümkündü. Gölün üzerinde tarihi ahşap köprü turistlerin özellikle ilgi gösterdiği bir yapı . Luzern’e 2 saat ayırıp gezdikten sonra o geceyi Luzern’ 60 km mesafedeki Burgdorf adlı bir kasabada Bühl diye bir çiftlikte geçirecektik.Ben Booking’den oteli not almış , ancak yer ayırtmayı unutmuştum.Hemen internetten bir oda ayırdık (Çiftlikte zaten sadece 3 oda var 🙂 )
Burası bir ailenin , inekler,koyunlar,tavşan,ördek ve bir sürü hayvanlarla birlikte yaşadığı gerçek anlamda bir çiftlik . Bora çok heyecanlı ancak gece yarısı çiftliğe vardığımızda çoktan uyumuştu bile. Çiftliği aracımızda ki navigasyonun bile bulamadığını ,çevredeki İsviçre’nin bağımsızlık bayramını o saatte hala havai fişeklerle kutlayan köylülere sorarak bulduğumuzu söylersem sanırım dağın başında bir yerde olduğunu anlatmam için yeterli olur 🙂
Çiftliğin sahipleri karı-koca çift çok sempatik,bizi kapıda karşıladılar ve odamıza kadar iştirak ettiler . Biz özellikle Bora için burayı tercih ettiğimizi söylediğimizde sabah 5.30’da ineklerin sağılma saati olduğunu söylediler. Biz de çok yorgun olmamıza rağmen saatimizi kurduk.Sabah o saate Bora’yı zor da olsa uyandırıp , ilk defa ineklerden nasıl süt sağıldığına canlı olarak şahit oldu ve hatta az da olsa çiftliğin sahibi taze olarak Ona süt içirdi . Bizim için ne kadar zor olsa da hiç çekinmeden bir domuz yavrusunu kucağına alabildi.
Çiftiğin sahibesi sabah kaldığımız odanın hemen karşısındaki evlerinde harika bir kahvaltı hazırlamış. Taze süt , ev yapımı ekmek ve reçel , yine köyde biraz ileride yapılan taze peynirlerden çıkardı. Evin ve çiftliğin manzarası harika idi , her taraf yemyeşil , ağaçlar , çiçekler.. Çocukluğumda izlediğim Heidi’yi ve dağ kasabasını hatırladım . O da böyle bir yerlerde olmalıydı 🙂
Çiftliğin sahiplerine teşekkür ettikten sonra , 40 km ilerideki Lauterbrunnen kasabasına gidip orada gezdikten sonra arabanın çıkamadığı ; önce teleferik , sonra da yavaş trenle çıkılabilen 1679 metre yükseklikteki Mürren Dağ Kasabasına gideceğiz.
Lauterbrunnen gayet şirin ve küçük bir kasaba . Birer kahve ve tatlıdan sonra gezip , teleferikle Mürren’e çıkıyoruz.Teleferik ve Tren kişibaşı 22 frank (Gidiş-Dönüş) . Teleferik yolculuğu 10.dk. sürdükten sonra yavaş trenle 15 dk daha gidip Mürren’e varıyoruz.Ama gördüğümüz manzaraları anlatmanın imkanı yok.
Çektiğimiz resimler bile gerçek güzelliği göstermeye yetmiyor. Şimdiye kadar hatırı sayılır sayıda ülke gezmiş olsam da beni şaşırtan ender yerlerden birisi burası. Teleferikteki Japon turistler şaşkınlıklarını sesli nidalarla belli ediyorlar zaten. Dağlar çok heybetli . Ağustos ayı olmasına rağmen tepelerde karlar var . Ahşap dağ evleri inanılmaz. Zaten o kadar yükseğe çıkınca Bora’nın kulakları basınçtan ağırdı , hava inanılmaz temiz. Doğru yerdeyiz , istediğimiz gezi buydu. Bora tekrar bir oyun parkı buldu , manzarası yine masalsı olan..
Oradan hiç ayrılmak istemesek de bütün günü orada geçirdikten ve Vildan’la bir kez daha buraya gelme sözünü birbirimize verdikten sonra akşam oradan ayrılıyoruz ve 35 km ötedeki Oeschinensee gölüne doğru yola koyuluyoruz.Yaz olduğu için hava geç kararıyor . Rahatlıkla bu küçük ama sevimli ülkede oradan oraya yarım saate varabiliyorsunuz.
Oeschinensee tabelalarını takip edip vardığımızda karşımıza yine koca dağlar geliyor . Biz göl filan göremiyoruz ortalarda.Danışmaya gidip sorduğumuzda gölün hemen yanımızdaki 2000 metre yüksekliğindeki dağın tepesinde olduğunu , oraya teleferikle çıkabileceğimizi , ancak teleferiğin de saat 7’de kapandığını söylüyor 🙁 Tabii üzülüyoruz , ama zaten buraya bir kez daha gelmeye söz verdik kendimize , bu göle tekrar uğrayacağız.
Oradan İnterlaken’e geçip orada konaklıyoruz. İsviçre’nin en büyük gölü,çevresi çok güzel. Yamaç Paraşütü yapan bir sürü insan var. Gölde kayık kiralayıp gezebiliyorsunuz.
Zermat’a gitmeyi bir sonra ki seyahate bırakıp Bern’e geçiyoruz.Birçok insan İsviçre’nin başkentini Zürih olarak bilse de İsviçre’nin başkenti Bern. Şehir Unesco’nun koruması altında . Bütün binalar tarihi , tek bir yeni bina yok desek yeridir. Çok rahat ve güzel bir şehir. Hatta biz Zürih’ten daha çok beğendik . Albert Einstein’in burada yaşadığını öğrendik ve şimdi müze olarak kullanılan evine gittik.Bora Einstein’ın resimlerini görünce çok eğlendi tabii 🙂
Einstein’in evinin bulunduğu arka sokakta ki büyük parkta Einstein Cafe’yi herkese tavsiye ederim, manzarası harika ve içinde bulunduğu park’ta dinlenmek ve çocuklu aileler için ideal.
Akşama kadar Bern’de vakit geçirdikten sonra dönüş yoluna koyuluyoruz , İsviçre bizim TOP TEN listemize girmeyi hakediyor.
İsviçre ile ilgili gözümüze çarpan notlar, hayat kurtaracak bilgiler
- Yeme-İçme-Otel çok pahalı.
- Otel için yapacak bir şey yok,ancak biz arabayla seyahat ettiğimiz için yiyecek-içecek birçok şeyi marketten almıştık.Her tarafta Migros var. Evet bildiğimiz Migros.Oralardan alışveriş yapabilirisiniz.
- Hediyelik eşyayı ana caddelerden değil,ara sokaktaki dükkanlardan alın,daha uygun.
- Otoparkların saati 2 Frank.
- Büyük şehirlerde yaşayan İsviçreliler biraz mesafeli ancak köy ve kasabalarındakiler çok sıcakkanlı. Tabii bu ilk intiba , onlar hakkında tam bir görüş belirtecek kadar kalmadık,toplam 5 gün kaldık.
- Uzak doğulu ve Arap turist çok . Haftasonlarıda Avrupalılar vakit geçirmek için göllere ve dağlara geliyorlar . hafta içi çok rahat.
İsviçre Otelleri Rezervasyon için tıklayın.