Paris Gezi Notları

Belirtmem gerekir ki ; Paris, hiç öyle gideyim gezeyim dediğim türden bir şehir değildi. Romantizm ile fazla özdeşleşmiş olmasından mıdır bilinmez, dünyanın en fazla turist çeken şehri olması, dünyanın en pahalı şehirleri arasında oluşu,  gidenlerin ilk bahsettiği anektodların Fransızların küstah duruşları ve İngilizce sorulara yanıt vermemesi veya Fransızca vermesi v.b. nedenlerden dolayı dünyada en son gitmek istediğim şehirdi. Bununla birlikte dünyaca ünlü bir konferansın Paris’te düzenlenmiş olması sebebiyle yolum bu şehre tahmin ettiğimden daha erken düştü. Peki fikirlerim değişti mi?

 

 

 

 

Paris Konaklama

Gitmeden önce genel olarak gezilecek yerlere yakın ve konferansın düzenlendiği La Défense’e tek metro ile ulaşabileceğim bir konumu tercih ettim. Her zaman yaptığım gibi; biraz arkadaş tavsiyesi biraz Google Map biraz da tripadvisor ile La Madeleine civarında bir otel seçtim: Hotel Opera Marigny. Otel ve hizmetlerinden de oldukça memnun kaldığımı ileteyim. Otel, metro ve tüm attractionlara yakın bir yerde.Tüm bu sebeplerden dolayı belirttiğim otel olmasa da muhakkak La Madeleine bölgesini tercih edin derim.

 

Paris Şehir Merkezi Otelleri

Ulaşım

Paris’de 4 adet havalimanı var. THY, Charles De Gaulle havalimanına uçuyor. İndikten hemen sonra pasaport ve vize işlemleri (Klasik sorular neden geldiniz kaç gün kalacaksınız) ardından bagajların alımı şeklinde sıralama devam ediyor. Şehir içine geçmek için 3 Temel alternatifiniz var. 1 Roissy Bus: Bizim Havaş benzeri belediyenin işlettiği otobüsler. 10€ karşılığında şehir merkezine gidebilirsiniz. 2 Taksi: 60€ karşılığında şehir merkezine gidebilirsiniz. Kalabalıksanız, valiziniz çok ise ve keşfetmek için enerjiniz yok ise taksiyi tercih edebilirsiniz. 3 Tabi ki Metro: THY, gidiş geliş için 1 numaralı terminali kullanıyor. Bu terminalde metro işaretlerini takip ediyorsunuz. Önce havalimanı içerisinde  dolaşan Airport Shuttle ile (Diğer terminaller ve park istasyonları içerisinde dolaşan ücretsiz tren) 2 Numaralı terminalde bulunan Metro garına ulaşıyorsunuz ve gerçekle ilk karşılaşma anı 🙂 Paris’te kısa kalacaksanız ve bu sürede Metroyu tercih edecekseniz en uygun alternatif günlük Metro biletleri. 3 günlük Metro bileti için 47,5 € vereceksiniz. Evet bana da çok pahalı geldi ancak diğer alternatiflere göre çok uygun. Daha ucuzu var mıdır diye hiç düşünmeyin ve kaç gün kalacaksanız alın. Sadece şehir içine geçecekseniz ise kişibaşı 9,5 € veriyorsunuz. Valizleriniz ile şehir merkezine geçiş biraz zor olabilir çünkü bazı istasyonlarda yürüyen merdiven yok. Ancak merdivenler klasik metro istasyonları aksine kısa. Pek çok istasyonda engelli asansörleri var. Valizleriniz var ise bunları kullanabilirsiniz.

Paris metrosu biraz karmaşık ancak biraz pratik ile kolaylıkla şehri gezebilirsiniz. Bazı yönlerde express hatlar var, bunları öğrenerek vaktinizi daha verimli kullanabilirsiniz. Madeleine bölgesini tercih edecekseniz Auber ve Madeleine istasyonları kritik. Cep telefonunuza yükleyeceğiniz RATP uygulaması metro seyahatleri için olmazsa olmaz. Uygulama internet gerektiriyor ancak bulunduğunuz yere en yakın metro istasyonlarını gösteriyor, gideceğiniz yeri seçtikten sonra en hızlı şekilde nasıl gideceğinizi hangi yöne hangi trene bineceğinizi net olarak gösteriyor. Metro, her metropol gibi Paris için de çok önemli. Şehrin bütün kalabalığı yeryüzünün altında bir yerden bir yere gidiyor. Çift katlı metrolar dahi gördüm. Paristeki metroyu aktif şekilde kullandıktan sonra İstanbul’da metro için ne kadar geç kalındığını anlıyorsunuz. Metronun  gelişimi ile Trafik stresi, saygısız şoförler, emniyet şeridi işgalcileri gibi pek çok psikolojimizi mahveden şeyin ortadan kalkacağını yaşayarak görüyorsunuz. Caddelerde trafik genelde boş. Çok ciddi bir motosiklet kullanımı var. Özellikle Piaggio’nun çift tekerlekli MP3 modelleri dikkatimi çekti. Bunun dışında bir yerden bir yere kolaylıkla gitmenizi sağlayacak bisiklet kiralama noktaları var.

 

 

Paris Gezilecek Yerler

İlk gün için kesin tavsiyem üstü açık çift katlı City Sight’lar ile şehri gezmeniz. Kişi başı 31€  gibi bir maliyeti olsa da kesinlikle değiyor.4 farklı route var.Bu route’ları 1 günde rahatlıkla bitirebilir  tüm şehri panoramik olarak gezebilir önemli noktalarda inip hop on hop off sistemi ile (Kafana göre bir istasyonda in , gez ve aynı istasyondan arkadan gelen diğer otobüse bin sistemi) rahatlıkla gezebilirsiniz. Bu sistemi önermemin en önemli nedeni, kafanızda şehrin bir haritasını çıkarmanız, daha sonra gezmek istediğiniz yerleri not etmeniz ve daha sonraki günler bu lokasyonlara metro ile gelmenizdir. Bu yöntem için havanın güzel olması önemli tabi.

 

Eiffel Kulesi

Tabiki en önemlisi. Akşamları ışıklandırması ile muhteşem bir görünüme sahip oluyor. Çıkış için en geç 20:00 gibi orada olun derim. Çünkü yılın her mevsimi çok ciddi bir sıra oluyor. Kış sezonunda en son içeri alış saati 23:00 . Yukarı çıkış için 2 temel opsiyon var. Biri merdiven ile tırmanarak, diğeri asansör ile çıkarak. 100 metredeki ilk kata veya 276 metredeki en tepeye çıkabilirsiniz. Özetle asansörü tercih edip tabi ki en tepeye çıkın derim. Kişi başı maliyeti 14 €. Buraya çıkmadan Vikipedia’yı okumanızda fayda var. http://tr.wikipedia.org/wiki/Eyfel_Kulesi

Eiffel’in tepesinde Gustave Eiffel’in mini bir ofisi de varmış.Ben gidene kadar hiç bilmiyordum.Eiffel Kuleyi fuar giriş kapısı olarak yaptırmış ve kendisine de en üstte bir Ofis yaptırmış:) Ofisin içerisinde Balmumundan heykelleri var

 

Louvre Müzesi

Louvre Müzesi

Olmazsa olmazlardan biri. 1204 yılında inşa edilmiş 1800 yılına kadar kraliyet sarayı olarak kullanılmıştır. Bu tarihten sonra da müze görevi üstlenmiştir.7 Büyük bölümden oluşuyor ve Mona Lisa burada sergileniyor.14. Louis’in tacı gibi enteresan objeler var. Kesinlikle müzelerin müzesi denebilir. Ayrıca dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi :  https://www.gezecegiz.com/dunyanin-en-cok-ziyaret-edilen-10-muzesi/

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şanzelize ( Avenue des Champs Elysees )

Dünyanın en ünlü caddelerinden. Bir bölümü park diğer bölümü ise ünlü markalara ait mağazalar ve cafeleri ile meşhur. Burada gezerken Ratatulie filmine ilham veren farelerden görmeniz çok olası:)

 

 

Pantheon

Latin Mahallesinde (Quertier Latin) bulunan yapı bir kilise olarak inşa edilse de Fransız Devrimi sonrası Fransız entellektüellerin mezarlarının bulunduğu bir anıt mezar halini almış. 1757 yılında inşaatına başlanmış olup 1791 yılında yapımı tamamlanmış. 1885 yılı itibari ile de kamu binası olarak kullanılmaya başlanmış. Roma’daki Pantheon’dan esinlenilmiş ancak Roma’daki Pantheon’un çok daha etkileyici olduğu söylenilse de ben Paris’deki Pantheon’dan da çok etkilendim. Yapının en ilginç hikâyelerinden biri de Fizikci Leon Foucault’un deneyine ev sahipliği yapmış olmasıdır. Fizikci Leon Foucault 1851’de yapının kubbesinden 67 metrelik çelik tele 28 kg ağırlığında asmış olduğu demir top ile (Foucault Sarkacı) dünyanın kendi çevresinde döndüğünü ispatlamış. İlk girişte dikkatinizi çekecektir. Foucault Sarkacı nasıl bir şey derseniz bu videoyu izleyebilirsiniz.

Yapı içerisinde merdivenlerden aşağıya indiğinizde anıt mezarı görebileceksiniz.(The Pantheon Crypt) Anıt mezar içerisinde Voltaire (Yazar, filozof), Jean-Jacques Rousseau (filozof ve yazar), Joseph-Louis Lagrange (matematikçi ve astronom), Jacques-Germain Soufflot (Panthéon’un mimarı), Victor Hugo(şair, romancı ve oyun yazarı), Émile Zola (yazar, gazeteci), Pierre Curie (fizikçi), Marie Curie (kimyager ve fizikçi), Alexandre Dumas (yazar) gibi ünlü yazar, bilimadamı ve şairlerin mezarları bulunmaktadır. Hayatınızda karşınızda göremeyeceğiniz bu değerli insanların mezarları karşısında durmak sizleri çok etkileyecektir.

Pantheon’u RER-B’nin Luxembourg durağında inerek Lüksemburg Bahçelerinin karşısındaki yola döndüğünüzde göreceksiniz.

 

 

Lüksemburg Bahçeleri (Jardin du Luxembourg)

Parislilerin buluşma mekânı olan Lüksemburg Bahçeleri toplamda 23 hektarlık bir alana sahip. Lüksemburg Bahçesi içerisinde şu an Fransız Senatosu olarak kullanılan Lüksemburg Sarayı, Medici Çeşmesi (Fontaine de Medicis), içerisinde mini yelkenlileri yüzdürebileceğiniz kocaman bir havuz, mola verebileceğiniz bir kafe, sergi salonu, tenis kortu, sera göreceksiniz. Lüksemburg Bahçeleri, çimenlere yayılabileceğiniz, banklarda kitabınızı okuyabileceğiniz, spor yapabileceğiniz muhteşem bir yer.

Buraya RER-B’nin Luxembourg durağında inerek gelebilirsiniz.

 

Notre Dame Katedrali (Cathédrale Notre Dame de Paris)

Seine Nehri kıyısında bulunan katedral Meryem Ana’ya ithafen isimlendirilmiş. Fransız gotik mimarisinin en güzel örneği olmasının yanı sıra ilk gotik katedrallerden biridir. Hala Roma Katolik Katedrali olarak kullanılıyor. İnşaatına 1163 yılında başlanmış, 1345’te tamamlanmış. 1700 yılına kadar kilisenin mimarisine uygun org bulunamaması ilginç yanlarından biri. 19. yy başlarında Paris şehir planlamacıları katedralin bakımsızlığından dolayı yıkılmasını istemişler. Bunun üzerine Victor Hugo da halkın ilgisini çekmek için Notre Dame’ın Kamburu romanını yazmış. Bu roman katedralin kurtarılması için kampanya başlatılmasını sağlayarak katedralin yenilenmesinde büyü rol oynamış. Katedral’de kuleye çıktığınızda harika bir manzara ile karşılaşacaksınız. Güney kule’de katedralin en eski çanı olan Emmanuel bulunmaktadır. Kuleye giriş ücretli olup en tepeye 387 basamak sonrasında ulaşacağınız için hazırlıklı olmanızda fayda var. J Paris ve Fransa’nın önemli sembollerinden biri olan katedrale ücretsiz olarak yılın her günü ziyarette bulunabilirsiniz. Daha detaylı bilgi için sitenin internet sitesini inceleyebilirsiniz. St. Michel metro durağında inerek katedrale ulaşabilirsiniz. Yine çok daha farklı lokasyonlardan buraya ulaşmak istiyorsanız alternatifler için bu linkten bilgilere ulaşabilirsiniz.

Notre Dame Katedrali çevresindeyken Saint Michel’de, Seine Nehri kıyısında Notre Dame Katedrali’nin çaprazında yer alan Paris’in ünlü ve eski kitapçısı Shakespeare and Company‘iyi de ziyaret etmeden dönmeyin. Muhteşem bir atmosfere sahip bu kitapçıda dilerseniz satın almadan kitap okuyabilir, dilerseniz sevdiklerinize kitap hediye alabilirsiniz.

Orsay Müzesi (Musée d’Orsay)

1898-1900 yılları arasında inşa edilmiş, müze 1 Aralık 1986 yılında açılmış. Seine Nehri’nin sol yakasında bulunuyor. Eskiden tren garı olan müzede 1848 ve 1915 yılları arasında yapılan heykeller, resimler, mobilya ve fotoğraflar yer alıyor. Müzede Monet, Degas, Renoir, Cezanne, Van Gogh gibi ressamlarla, Rodin, Claudel gibi heykeltıraşların eserlerini görebilirsiniz. Binlerce eserin kattığı değer ile bu müze büyüleyici güzellikte. 19. yy ’da Paris’te ortaya çıkan empresyonizm akımının mabedi diyebileceğimiz bir yer olduğu için bu müzeyi kesinlikle ziyaret etmelisiniz. İçerisindeki kafelerde ve restaurant’ta da mola vererek bu atmosferi içinize iyice çekebilirsiniz.

12 numaralı metro hattından Solferino metro durağında ya da RER-C ile Musée d’Orsay durağında inerek de müzeye gelebilirsiniz.

Pazartesi hariç her gün 09:30-18:00 arası açık, giriş ücreti 11 Euro. Müze ziyaretinizden önce internet sitesi üzerinden de güncel ziyaret saati ve giriş ücreti bilgilerine ulaşabilirsiniz.

 

Zafer Takı (Arc de Triomphe Paris)

Paris’e geldiğiniz zaman ilk gezeceğiniz yerlerden biri de Zafer Takı’dır. 12 yolun kesiştiği meydanın tam ortasında bulunuyor. Charles de Gaulle Meydanı’nın ortasında, Şanzelize Caddesi’nin batı kısmında yer almaktadır. Yapımı 1806 yılında başlamış, 1836 yılında tamamlanmıştır. Zafer Takı’nın alltında Meçhul Asker Mezarı (Tombe Du Soldat Inconnu) bulunmaktadır. Mezarın üstünde bulunan alev 1923 senesinden beri hiç sönmemiş, savaş gazileri ve dernekler tarafından alev, her akşam saat 18:30’da tazeleniyormuş. Anıtın tepesinde çepeçevre bir Paris manzarası ile karşılaşacaksınız.

Giriş ücreti yetişkinler için 8 Euro olup 17 yaş altı ziyaretçileri için ücretsizdir. Zafer Takı’na ulaşmak için 1 ve 6 numaralı metro hatlarının ya da RER-A’nın “Charles de Gaulle-Étoile” durağında inmeniz yeterli. Hiç dışarı çıkmadan alt geçit tünellerini kullanarak giriş yapabilirsiniz. Zafer Takı’na yol üzerinden giriş bulunmamaktadır, alt geçiti kullanarak giriş yapmanız gerekmektedir.

Ziyaretleriniz ile ilgili güncel saat ve ücret bilgileri için internet sitesini ziyaret edebilirsiniz.

 

Versay Sarayı (Château de Versailles)

Tarihi bir Fransız şatosudur. Avrupa’nın en büyük saraylarından biridir. Girişte hemen Şapel dikkatinizi çekecektir. Fransa’nın en güzel Barok yapılarından biri olarak kabul edilir. Etkileyici bir görüntüye sahiptir. Geziye devam ettiğinizde her tarafı ahşa olan Opera Salonu’na gideceksiniz. Şapel ve Opera Salonlarından sonra sarayın odalarını gezebilirsiniz. İçerisinde kral, kraliçe daireleri, salonlar, pek çok oda bulunan bu saray ihtişamı ile sizleri büyüleyecektir. Gerçekten zenginliğin göstergesi olarak yapılmış en lüks saraylardan biri ile karşı karşıya kalacaksınız. Koridorlarda lüksü hissetmeye başlıyorsunuz.

İçerisinde Aynalı Salon (Aynalar Galerisi) bulunuyor. Bahçenin en güzel yerine bakıyor. 1782’de kurulan ABD ile İngiltere arasındaki anlaşma ve I. Dünya Savaşı sonunda, mağlup Almanya ile müttefikler arasındaki anlaşma bu salonda imzalanmıştır. Salon dekorasyonu ile dikkatinizi çekecektir. Bahçeye şöyle bir tepeden baktığınızda devasa bir gölet olduğunu göreceksiniz. O göletin önünde Apollon heykeli, fıskiyeler, havuzlar, bahçe düzenlemesi, labirentler ilginizi çekecek bir sürü güzellikle karşılaşacaksınız. Parkın tamamına bahçe peyzajı uygulanmış. Daha bir çok içinde gezilecek bölümü olan, çimlere yayılabileceğiniz, yürüyüş yapabileceğiniz bir alana sahip Versay Saray’ının bahçesi. Gezilecek yerlerinin çok olması nedeniyle gezi planınızda buraya neredeyse tam gün ayırmanız gerekecektir. Versay Sarayı’nın tarihini merak ediyorsanız aşağıdaki videoyu da izlemenizi öneririm.

RER-C ile “Versailles Rive Gauche” istasyonunda inerek buraya gelebilirsiniz. Versay Sarayı’na giriş için önceden internetten biletinizi almanızı öneririz. Ya da girişin orada bulunan otomatları da kullanabilirsiniz. Ancak genelde gişeden bilet alımı için uzun bir kuyruk bulunan giriş kısmı da biraz sıkıtılı olabilir. Saraya değil de sadece bahçeye girmek istiyorsanız, bu uzun kuyruklarla uğraşmadan bahçe girişine giderek biletinizi alabilirsiniz. Saraydan çıkana kadar da aldığınız bileti saklamanız gerekiyor. İnternet sitesine bu linkten ulaşabilirsiniz.

Montmartre Tepesi (Ressamlar Tepesi)

Sokaklarında tamamen farklı duygularla dolaştığınız bir yer Montmarte Ressamlar Tepesi. Buraya manzarası için ya da Sacre Coeur Bazilikası için de çıkabilirsiniz ancak ben en çok buradaki atmosferi seviyorum. Geçmişten günümüze gelen birçok dünyaca ünlü sanatçının Montmartre Tepesi üzerinde stüdyoları bulunmaktadır. Montmartre üzerinde çalışmış ressamlardan bazıları Pablo Picasso, Salvador Dali, Claude Monet, Vincent van Gogh ve Amedeo Modigliani’ dir. Bunu bilmek bile farklı bir ruh halinde dolaşmanıza neden oluyor.

Tepeye çıkan yok üzerinde bir sürü alışveriş yapabileceğiniz dükkân bulunuyor. Değişik hediyeler almak için bu dükkânları tercih edebilirsiniz.

Place du Tertre Ressamlar Meydanı ya da Ressamlar Tepesi Paris’i iliklerinize kadar hissedebileceğiniz bir meydan. Ortada resim yapan sanatçılar etrafında oturup bir şeyler yiyebileceğiniz ya da içebileceğiniz kafe ve restoranların olduğu bir alan. Ben gezimi akşam yaptığım için bu atmosfer içerisinde tabiki şarabımı yudumlayarak bu anı içime çekiyorum. Meydanda bulunan ressamlara dilerseniz resimlerinizi yaptırabilirsiniz. Ya da şahane Paris resimlerinden alabilirsiniz.

Montmarte Tepesine gelme sebeplerinizden biri de muhtemelen La Basilique du Sacré Coeur – Sacré Coeur Bazilikası’nı görmek olacaktır. Tepede Paris manzarasına hakim bembeyaz bir yapı karşılayacak sizleri. Paris’deki kiliselerin en güzellerinden biri olduğunu belirtebilirim. 1875 yılında yapımına başlanan kilisenin hemen hemen tüm maliyeti halk tarafından karşılanarak 1914 yılında yapımı tamamlanmıştır. Kilise içerisinde Fransa’nın en büyük mozaiki ile en büyük ve en ağır çanı bulunmaktadır.

Montmarte Tepesine Anvers metro istasyonunda inerek Montmartre Füniküleri ile ya da Pigalle istasyonundan Montmartrobus’e binerek çıkabilirsiniz. Tabi en güzeli yürüyerek çıkmak.

Bu arada ilgisini çekecek olanlara notumuz Pigalle sağlı sollu sex shopları olan farklı bir yer. Dünyaca ünlü kabare Moulin Rouge da burada bulunmaktadır.

 

Père-Lachaise Mezarlığı (Cimetière du Père Lachaise)

Bu yazıyı okumadan önce aşağıdaki videoyu açarsanız bu bölümü daha çok hissedebilirsiniz. Şarkıyı hüzünlü bir hayatı olan Fransız şarkıcı Edith Piaf söylüyor. Birçok ünlü gibi Edith Piaf da bu devasa mezarlık içerisinde uyuyor.

Pere Lachaise Mezarlığı Paris’in 20.bölgesinde yer alıyor. Montmarte’ye gündüz saatlerinde gittiyseniz sonrasında ya da öncesinde Pere Lachaise Mezarlığına uğrayabilirsiniz. Paris’teki en büyük ve dünyadaki en ünlü mezarlardan biridir. Buraya geldiğinizde tabiki mezarlık olmasının yanı sıra ünlülerin mezarlarının da olmasının etkisi ile garip bir ruh haline bürüneceksiniz. Mezarlık bir Hristiyan Mezarlığı değil. Hristiyan, Müslüman, Yahudi, Budist, Ateist ya da dinini bilmediğimiz birçok insan yan yana yatıyor. Mezarlar tamamen sanat eseri gibi, müzede, bir sanat galerisinde dolaşır gibi dolaşacaksınız bu mezarlığı. Jim Morrison, Ahmet Kaya, Yılmaz Güney, La Fontaine, Oscar Wilde, Chopin, Molière, Édith Piaf gibi pek çok ünlü burada yatıyor. Ahmet Kaya 71. , Yılmaz Güney 62. Bölümde yer alıyor.

Mezarlık içerisindeki Krematoryum çevresinde galeriler şeklinde düzenlenmiş bölmeler var. Bu bölmelerin içinde ise yakılmış ölülerin külleri saklanıyor.

Dolaşırken kaybolmamak için öncesinde bir harita almanızda ya da gezeceğiniz yerleri girişteki pano üzerinden belirleyip fotoğraflayarak gezmenizde fayda var. Ya da gitmeden önce mezarlığın internet sitesi üzerinden krokiye göz atabilirsiniz.

Mezarlığa 2 ya da 3 numaralı metro hatlarının “Père Lachaise” durağında inerek ulaşabilirsiniz.

Disneyland Paris

Bir çizgi film içerisinde yer almak istiyorsanız buraya mutlaka gelmelisiniz. Emin olmalısınız ki çocuklarınız kadar sizler de çok eğleneceksiniz. Öncelikle belirtmeliyim ki Disneland’i doya doya yaşamak istiyorsanız 2 güne ihtiyacınız olacak. Biletlerinizi giriş esnasında sıra beklememeniz için internet sitesi üzerinden alabilirsiniz.

Bu arada gidiş tarihinizle ve gezi planınızla ilgili değişiklik risklerini göz önüne alacak olursanız tüm yıl geçerli olan Super Magic bileti almanızı öneririz. Fiyatlar biraz yüksek gibi görünebilir, ancak aktiviteleri denediğinizde bu paraya değdiğini göreceksiniz.

Toplam 55 atraksiyonun bulunduğu Disneyland içerisindeki bölümleri ve bölümleri tek tek anlatmayacağım, içerisindeki aktiviteleri bu link üzerinden incelemenizi öneriyorum. Bu büyülü dünya ile ilgili anlatılacak çok şey olduğu için Disneyland’i ayrı bir gezi yazımız içerisinde daha detaylı anlatacağız.

Disneyland’in büyülü dünyası ile ilgili aşağıdaki videoyu da izleyerek ön bilgi edinebilirsiniz.

 

Disneland’a RER-A hattı üzerinden gelebilirsiniz. RER-A’nın son durağında yani Marne la Vallée – Disneyland’de ineceksiniz.

Yemek

Saint Michel İstanbul’un nevizadesi gibi diyebiliriz. Burada pek çok restaurant bulunuyor. Burada tesadüfen bulduğum Meteora Restaurant’ı önerebilirim. Sahibi Yorgo Yunanistan’dan gelmiş. Mevlüt adında bir Türk garson çalışıyor. Çok yardımseverler. Yemekleri de oldukça lezzetli. Ek olarak Paris hakikaten yemek cenneti.Yolda yürürken pek çok Cafe’ye rastlayacaksınız. Özel bir tavsiyem yok. Kafanıza göre herhangi birini seçip girip yiyebilirsiniz. Lezzetinden memnun kalacaksınız ancak belirteyim fiyatlar biraz pahalı. Kişi başı 20 € nun altında yemek yemeniz biraz zor. Alternatif olarak tabiki fastfood seçenekleri de var. Şanzelize de yemek önermiyorum, fazla turistik. Kahvaltı için illy’in cafelerini tercih edebilirsiniz.

 

 

 

 

 

 

 

Alışveriş

Alışveriş için şehrin içerisinde butik mağazaların yanı sıra La Fayette , Printemps gibi büyük department storelar var. Alışveriş yapmasanızda bu mağazaları gezmenizi muhakkak tavsiye ediyorum.AVM olarak La Defense ‘deki 4temps çok büyük. Ancak belirteyim hem yemek hemde alışveriş için çok pahalı bir kent.Tesadüfen bulduğumuz bir indirim mağazasında çok ucuza kıyafetler bulduk. Auber istasyonu yakınlarında Gentleman Farmer mağazasına bir bakın derim.

 

 

Nihai olarak Roma , Londra ve Budapeşte karışımı olan bu şehri gezmenin çok keyifli olduğunu belirteyim. En çok ziyaretçi alan şehir olması şaşırtıcı değil. Yazımın en başında paylaştığım önyargılarımın birçoğu değişti. Ben hiç ukala bir Fransıza rastlamadım, her İngilizce soruma çok misafirperver yanıtlar aldım. Pahalı olsa da kalabalık olmayan düzgün ve güzel bir şehir.

İyi Seyahatler:)

 

Gezecegiz.com’u Facebook ve  Twitter üzerinden takip etmeyi unutmayın